Kefalet sözleşmesi; Türk Borçlar Kanunu ("TBK") m.581 uyarınca, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme niteliğini taşımaktadır. Bu görüşümüzde kefalet sözleşmesini TBK'da düzenlenen önemli belirleyici kıstaslarına değinerek yasada düzenlenen başlıklar altında ele almaktayız.

Şekil

Kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için uyulması gereken şekil şartları "kefilin sorumlu olacağı azami miktarın" - "kefalet tarihinin" - "müteselsil kefil olunmuşsa bunu gösteren ifadenin" - "kefilin el yazısı ile" yazılmış olması olarak düzenlenmiştir. Sözleşmenin nitelikli yazılı şekilde yapılmış olmasının yanısıra, TBK m 583/1 uyarınca kefilin belirli unsurlarda el yazısı zorunluluğu bulunmakta olup, sorumlu olduğu azamî miktarı(kefalet limiti), kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtilmesi, geçerli bir asıl borç bulunması, asıl borcun gösterilmesi ve kefilin hangi borç için sorumlu olacağını belirtilmesi gerekir.

Şekil şartı tüzelkişinin kefaletinde tüzelkişinin yetkili organını oluşturan gerçek kişinin sözleşmesinde de uygulanacaktır. Kefilin sorumluluğunu arttıran değişiklikler de aynı şekil şartına tabidir. Kefilin sorumluluğunu sınırlandıran anlaşma ise adi yazılı şekilde yapılabilecektir. (TBK m583)

Şekil şartına uyulmayan kefalet sözleşmeleri hakim görüşe göre kesin hükümsüzdür. Kefilin asıl borçlu ile hukuksal ve ekonomik bağlantısı nedeniyle bir yarar elde ettiği durum söz konusu ise yahut kefil sonradan şekil eksikliğine dayanmak için bilerek şekil eksikliğe sebebiyet vermiş ise, kefilin kefalet sözleşmesinin şekle aykırılığını ileri sürmesi hakkın kötüye kullanılması olarak kabul edilmektedir.

Eşin Rızası

TBK ile getirilen yeni hükümlerden birisi de kefilin evli olması durumunda, 6098 sayılı Borçlar Kanunu m. 584/1 uyarınca eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğer eşin yazılı rızasıyla kefil olabilmesi, bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şartıdır. Burada kanun koyucunun amacı ticari ilişkiyi sekteye uğratmadan aile birliğini borçtan korumaktır. Evli bir gerçek kişinin kefil olmasında en geç kefalet ilişkisinin kurulması esnasında eşin yazılı rızasının alınmasının şart olduğu düzenlenmiştir. Sonradan verilen yazılı rıza olsa dahi kefil geçersizliği ileri sürebilecektir.

Kefilin sorumluluk miktarının artması, adi yazılı kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesi, kefil yararına olan güvencelerin azaltılması aleyhe durumları hariç sonradan yapılan değişiklikler için ise eş rızası aranmayacaktır. (TBK m584)

Ancak ticari iş ilişkisi söz konusu olduğunda Borçlar Kanunu m. 584/3 uyarınca ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmayarak şahsi kefaletin geçerliliği eşin rızası olmadan sağlanabilmektedir.

Kefalet Çeşitleri

TBK m585, m586 ve m587de sırasıyla adi kefalet müteselsil kefalet ve birlikte kefalet düzenlenmiştir. Adi kefalette, alacaklının kefilden alacağını tahsil edebilmesi için öncelikle asıl borçluya başvurması gerekir eğer bu sonuçsuz kalırsa kefile başvurabilecektir. Alacaklı asıl borçluya başvurmadan kefile başvurursa kefil ileri süreceği "tartışma def'i" ile borcu ödemekten kaçınabilir.

Müteselsil kefalette ise alacaklının borçluya başvurmadan sahip olduğu alacağı sebebiyle kefile başvurma imkanı bulunmaktadır. TTK madde 7/2 uyarınca ticari işlerde asıl olan müteselsil kefalettir. Müteselsil kefalette alacaklının borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefile doğrudan başvurmak için "borçlunun ifada gecikmesi ve kendisine yapılacak ihtarın sonuçsuz kalması"  veya "açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması"nın gerektiği düzenlenmiştir. (TBK m586)

Birlikte kefile, kendisi ile birlikte kefalet sorumluluğu olan ve Türkiye'de takip edilebilen bütün kefillere karşı takibe girişilmiş olmadıkça kendi payından fazlasını ödemekten kaçınma yönünde def'i kullanma hakkı  (TBK m587) ve aksine anlaşma olmadıktan sonra borcu ödeyen kefil borçluya rücudan önce kendi paylarını ödemeyen diğer kefillere başvurma hakkına haizdir.

Kefil İle Alacaklı Arasındaki İlişki

Kefilin azami miktara kadar olan sorumluluğunun kapsamı yasada belirginleştirilmiş ve "gerektiğinde rehinlerin kefile tesliminin ve rehin haklarının devrinin gerektirdiği masraflar" "gerektiğinde tahvil karşılığında ödünç verilen anaparanın işlemiş bir yıllık ve işlemekte olan yıla ait faizleri" kapsama eklenmiştir.

Sorumluluğun kapsamı belirlenirken, aksine anlaşma olmadıkça kefilin borçlunun sadece kefalet sözleşmesi kurulduktan sonra ki borçlarından sorumlu olacağı kabul edilmiştir. (TBK m589)

Kefilin Alacaklıya karşı sahip olduğu savunma vasıtaları olan def'iler başlığında asıl borçlu kendisine ait bir def'i den vazgeçmiş olsa bile kefil yine de bu def'i yi alacaklıya karşı kullanabileceği ifadesine yer verilmiştir. (TBK m591) Kefil def'iler dışında asıl borcun geçerli olarak doğmadığını, yahut asıl borcun sonra erdiğini, borçlunun kusur olmaksızın sonradan imkansızlaştığını, borçlunun alacaklı tarafından ibra edildiğini itiraz olarak ileri sürebilecektir.

Alacaklı teminatları kefilin aleyhine olacak şekilde azaltması halinde zararın daha az olduğu alacaklı tarafından ispat edilmedikçe kefilin sorumluluğunun da buna uygun düşen bir miktarda azalması ve kefilin fazladan ödediği miktarın geri verilmesini isteme hakkı olacağı hükme bağlanmıştır.

Alacaklı haklı bir sebep olmaksızın yükümlülüklerini yerine getirmez ağır kusuru ile mevcut belgeleri rehinleri veya güvenceleri elinden çıkartırsa kefilin borcundan kurtulması, ödediğini ve zararını isteyebilecektir. (TBK m592)

Alacaklının teminatların ve rüçhan korunması yönelik sorumluluğu, alacak hakkını güvence altına alan teminatların korunması amacını güder zira Kefilin kefalet borcunu ödemesi ile alacağa halef olması mevcut teminatları da kapsamaktadır. (TBK m592)

Birden çok kefilde alacaklı kefillerden biri tarafından yapılacak kısmi ödemeyi öneren kefilin payından az olmayacak şekilde kabul etmek zorundadır, kabul etmez ise kefil borcundan kurtulur.

Kefilin muaccel olan borca ilişkin ödeme teklifinin alacaklı tarafından haklı sebep olmaksızın kabul edilmemesi halinde kefalet borcu kendiliğinden ortadan kalkar.  (TBK m593) Birlikte müteselsil kefalette kefillerin sorumluluğu kendilerine düşen pay miktarınca azalır.

Alacaklının rızası varsa, kefil asıl borcu muaccel olmasından önce de ödeyebilecek; ancak bu durumda asıl borçluya karşı rücu hakkını borcun muaccel olmasından önce kullanamayacaktır. (TBK m593)

Kefil alacaklıya ifada bulunduğu sürece borçluya karşı alacaklının haklarına halef olur. Ancak ifada bulunmuş olan kefil yapmış olduğu ifa edimini borçluya bildirmez ve borçlu habersiz olarak alacaklıya karşı olan ifasını yerine getirirse borçlunun yerine getirmiş olduğu ifa miktarı kadarıyla kefil borçluya rücu edemeyecektir. Bu durumda kefilin başvurabileceği yol alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşmeden doğan dava yoludur.

Kefil İle Borçlu Arasındaki İlişki

Kefilin asıl borçludan güvence verilmesini ve borç muaccel olmuşsa kurtarılmasını isteyebileceği hallere "borçlunun yerleşim yerini diğer bir ülkeye nakletmesi yüzünden takibatın önemli ölçüde güçleşmesi" "asıl borçlunun mali durumunun kötüleşmesi, güvencelerin değer kaybetmesi" durumları eklenmiştir. (TBK m595)

Kefilin kefalet borcunu bildirim yükümü (TBK m597) mükerrer ödemenin önüne geçilebilmesi için borçlunun haberdar edilmesi gereğidir. Bildirimin yerine getirilmemesi asıl borçlunun kefilin ödemesinden habersiz asıl borcu ödemesi haline, TBK m596'ya dayalı yasal rücu hakkının yitirilmesi sonucu bağlamıştır.

Sona Erme

Borçlu ile kefil sıfatı aynı kişide birleşmiş olursa alacaklı için kefaletten doğan yararların saklı kalacağı düzenlenmiştir. Gerçek kişinin kefaleti buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak on yılın geçmesi ile kendiliğinden ortadan kalkar. Kefaletin sona ermesinden bir yıl önce aynı şekil şartına uyarak kefalet en fazla on yıl için uzatılabilir. Kefalet süresi uzatılmamış ve yeni kefalet verilmemişse kefalete ilişkin sözleşmede on yıldan fazla bir süre öngörülmüş olsa dahi ancak on yıllık süre doluncaya kadar kefil takip edilebilecektir. (TBK m598)

Gelecekte doğacak borca kefalette "borçlunun borcun doğumundan önceki mali durumu kefalet sözleşmesinden sonra önemli ölçüde bozulmuşsa" veya "borçlunun mali durumunun kefalet sırasında kefilin iyiniyetle varsaydığından çok daha kötü olduğu ortaya çıkmışsa" kefil borç doğmadan önce alacaklıya yazılı bir bildirimde bulunarak kefalet sözleşmesinden dönebilir. Bu durumda kefil alacaklının kefalete güvenmesi nedeniyle uğradığı olumsuz zararı gidermekle yükümlü olacaktır. (TBK m599)

Belirsiz süreli kefalette alacaklının alacağını hukuki olarak ileri sürmekte, bu hakkını takipte özensizlik göstermesi ihmalkar olması durumunda kefilin borçtan kurtulması mümkündür. (TBK m601) Kefil, alacaklıdan bir ay içerisinde borçluya karşı dava ve takip haklarını kullanmasını varsa rehnin paraya çevrilmesini ve ara vermeden takibe devam etmesini, borç muacceliyet gerektiriyor ise öncelikle  sözleşmenin kurulmasından bir yıl sonra muacceliyet bildirimi yapmasını isteyebilir. Alacaklı kefilin bu istemlerini yerine getirmediğinde kefil borcundan kurtulabilecektir. Süreli kefalette ise süre hitamı ile kefil borcundan kurtulacaktır. (TBK m600)

Kefalet sözleşmesinden doğan kefilin borcu asıl alacağa bağlı olmakla, asıl alacağın sona ermesi durumunda kefalet de sona ermektedir.

Uygulama Alanı

Şekil, ehliyet ve eş rızası hükümleri gerçek kişilerin kişisel güvence verdiği sözleşmelere de uygulanır, böylece kefaletin belirtilen hükümlerini "üçüncü kişinin fiilini üstlenme" "borca katılma" vb sözleşmelere de uygulanması gerekecektir. (TBK m603)

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.