ÖZET

Anonim şirketlerde genel kurul organının, yönetim kurulu üyelerini azil yetkisinin kapsamı, içeriği ve sonuçları temel olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ("TTK")'nda düzenlenmiştir. Genel kurul bu yetkisini kullanarak, şirket paylarının bir veya birkaç kişide toplanması ya da çoğunluk paylarına sahip kişilerin değişmesi gibi durumlarda yönetim kurulu üyelerini, görev yapmak üzere seçildikleri süre bitmeden görevden alabilecek ve yerlerine pay sahiplerinin seçeceği kişileri getirebilecektir. Bu durum ise şirket yönetimindeki istikrarı bozabileceğinden ve diğer pay sahipleri ile şirketin menfaatlerinin zarara uğramasına sebebiyet verebileceğinden genel kurula Kanun ile verilmiş olan bu azil yetkisinin şirket çıkarlarının korunması amacıyla sınırlandırılıp sınırlandırılamayacağı konusu gündeme gelmiştir.

Konu hakkında, azil yetkisinin sınırlandırılması ile yönetim kurulu üyelerinin ve azınlık pay sahiplerinin haklarının korunması, ortaklığın kanuni yapısından uzaklaşarak pay sahiplerinin beklentilerine göre şekillendirilmemesinin amaçlandığı söylenebilecektir. Bu bakımdan makalemizde genel kurulun, yönetim kurulunu azil yetkisinin kapsamı içeriği belirtildikten sonra bu yetkinin sınırlandırılmasının amacı ve nasıl sınırlandırılacağı güncel mahkeme kararları ile söz konusu uygulamanın yerindeliği ele alınacaktır.

Anahtar Kelimeler: Türk Ticaret Kanunu, Genel Kurul, Yönetim Kurulu, Azil Yetkisi.

GİRİŞ

Anonim Şirketlerde genel kurul hakkında TTK'da net bir tanımı olmasa da doktrinde farklı tanımlamalar yapılmıştır. Bu kapsamda genel kurul, pay sahiplerinin usulüne uygun çağrı üzerine belirli bir gündemi görüşüp karara bağlamak için fiziki veya elektronik ortamda bir araya gelmesinden oluşan, ortaklığın karar ve irade organıdır.1 Yönetim kurulu ise TTK'nın 359 vd. maddelerinde düzenlenmiş olup; şirketin daimî, zorunlu bir organıdır ve sürekli faaliyet hâlindedir.2

TTK'nın 365. maddesine göre ise anonim şirketler zorunlu organlarından biri olan yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur.

Şirketin ticari ilişkilere girdiği kimseler, alacaklıları, pay sahipleri, çalışanları vb. birçok kişinin hakları ve hukuki durumları yönetim kurulunun tasarruflarıyla etkilenebilmektedir. Dolayısıyla yönetim kurulu üyeleri ile şirket arasında bir güven ilişkisinin bulunması gerekmektedir.

TTK'nın 359. ve 364. maddelerinin ilk fıkralarında yönetim kurulunun esas sözleşme ile ya da genel kurul kararı ile göreve gelip görevden alınabilecekleri belirtilmiştir. Bu kapsamda yine TTK'nın 408. maddesinin 2. fıkrası uyarınca "Yönetim kurulu üyelerinin seçimi, süreleri, ücretleri ile huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi haklarının belirlenmesi, ibraları hakkında karar verilmesi ve görevden alınmaları" öngörülerek genel kurulun yönetim kurulunu görevden alma yetkisi, genel kurulun devredilemez ve mutlak yetkilerinden biri olarak vurgulanmıştır.

Bu kapsamda, makalemizin ilerleyen bölümlerinde yönetim kurulu üyelerinin şirketle olan ilişkisinden bahsedilerek özellikle genel kurulun ve genel kurulda oy hakkını haiz pay sahiplerinin yönetim kurulunu azletme yetkisi ile bu yetkinin sınırlandırılması, bu sınırlandırma ile azınlık pay sahiplerinin haklarının korunması konularındaki değerlendirmelerimiz ele alınacaktır.

1. Genel Kurulun Yönetim Kurulunu Azil Yetkisi

Makalemizin önceki bölümlerinde bahsedildiği üzere, TTK'ya göre yönetim kurulunu azil yetkisi genel kurulun münhasır, devredilemez yetkileri arasındadır. Yasada azil yetkisinin kullanılması için herhangi bir sebep öngörülmemiştir. Bu sebeple, genel kurul, yönetim kurulunu sebep göstermeden mutlak takdir hakkını kullanarak azledebilecektir3 . Ancak TTK'nın 360. maddesinin 1. fıkrası uyarınca belirli pay gruplarına yönetim kurulunda temsil edilme hakkı verilmesi ve tüzel kişi tarafından atanan bir yönetim kurulu üyesi olması hâlinde genel kurulun azil yetkisinin grup temsilcileri açısından sınırlı olduğunun kabulü gerekmektedir.

TTK'nın 31., 336 ve 373. maddelerine göre genel kurulca alınan bu azil kararı, yönetim kurulu üyesine tebliğ edildiği andan itibaren hüküm ifade etse de eğer genel kurul tüm yönetim kurulu üyelerini aynı anda azletmişse bu azil kararının hüküm ifade edebilmesi için tescil ve ilan edilmesi şarttır. Ayrıca TTK'nın 364. maddesinin 3. fıkrasına göre her ne kadar haklı sebep olmaksızın genel kurulun, yönetim kurulunu azli mümkün olsa da yönetim kurulu üyesinin haksız azil olduğu durumlarda tazminat hakkı söz konusu olabilmektedir.

Önemle belirtmek gerekir ki genel kurulun yönetim kurulunu ibra yetkisi ile azil yetkisini birbiri ile karıştırmamak gerekmektedir. Bu bakımdan genel kurul sorunsuz bir bilanço ve yıllık raporla faaliyet dönemine ilişkin işlemlerinin hesabını veren bir yönetim kuruluna ibra vermekle yükümlü olup; ortada somut bir neden yokken ibradan kaçınması hâlinde bu dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edecektir4.

2.Azil Yetkisinin Sınırlandırılmasının Amacı:

Anonim şirketlerde, payların çoğunluğunun bir veya birkaç kişide toplanması ya da çoğunluk paylarına sahip kişilerin değişmesi, şirketin bu kişiler tarafından kontrol edilmesi sonucunu doğurabilmektedir. Kontrolün bu şekilde el değiştirmesi durumunda, yönetim kurulu üyelerinin, görev yapmak üzere seçildikleri sürenin bitmesinden önce görevden alınmaları ve yerine şirketin kontrolünü ele geçiren pay sahiplerinin seçeceği kişilerin gelmesi, şirket yönetimindeki istikrarı bozabilecek ve bu da diğer pay sahiplerinin ve şirketin menfaatlerinin zarara uğramasına sebebiyet verebilecektir.5

Bu nedenlerle "Genel kurulun yönetim kurulunu azletme yetkisi sınırlandırılabilir mi?" sorusunu tartışma ihtiyacı doğmuş olup; bu tartışmada yönetim kurulu üyelerinin ve azınlık pay sahiplerinin haklarını korumak, ortaklığın kanuni yapısından uzaklaşarak pay sahiplerinin beklentilerine göre şekillendirmenin amaçlandığı da söylenebilecektir.

3. Azil Yetkisini Esas Sözleşme ile "Süre, Koşul, Haklı Neden" gibi Sebeplerle Sınırlandırma İmkânı

TTK'da daha önce de açıklandığı üzere genel kurulun yönetim kurulunu azletme yetkisi mutlak ve devredilemez bir yetki olarak düzenlenmiştir. Fakat bu yetkinin sınırlandırılıp sınırlandırılamayacağıyla ilgili herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla emredici hükümler ve genel ilkeler çerçevesinde incelemek gerekmektedir.

a. Sözleşme Serbestisi İlkesi

Türk Borçlar Kanunu'nun ("TBK") 26. maddesi uyarınca: "Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler." Bu nedenle bu genel ilkenin ticaret hukukuna sirayet edeceği düşünülebilir. Ancak ilgili 26. maddede "kanunda öngörülen sınırlar içinde" kısmı vurgulanarak özel hüküm ve düzenlemelerin gözetilmesi gerektiği belirtilmiştir. Nitekim, TTK'nın 340. maddesinde anonim şirketlerin esas sözleşmesinin sadece TTK'nın izin verdiği ölçüde sapabileceği öngörülerek esas sözleşmeye ilişkin hükümlerin emredici nitelikte olduğu vurgulanmıştır. Bu nedenle sınırlandırmanın emredici hükümlere aykırılık teşkil edip etmediğinin de incelenmesi gerekmektedir.

b. Emredici Hükümler İlkesi

TTK'nın 340. maddesinde ".Esas sözleşme, bu Kanunun anonim şirketlere ilişkin hükümlerinden ancak Kanunda buna açıkça izin verilmişse sapabilir." öngörülmüştür. Bu nedenle TTK'nın genel kurulun yönetim kurulunu azil yetkisini düzenleyen maddelerini incelemek ve bu azil yetkisini esas sözleşmeyle sınırlandırmaya engel bir durumun olup olmadığını incelemek gerekmektedir.

TTK'nın 408. maddesinin ikinci fıkrasında "Çeşitli hükümlerde öngörülmüş bulunan devredilemez görevler ve yetkiler saklı kalmak üzere, genel kurula ait aşağıdaki görevler ve yetkiler devredilemez: b) Yönetim kurulu üyelerinin seçimi, süreleri, ücretleri ile huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi haklarının belirlenmesi, ibraları hakkında karar verilmesi ve görevden alınmaları..." öngörülerek genel kurulun azil yetkisini devredemeyeceği belirlenmiştir. Bu durumda TTK 408/2(b) açısından bakıldığında, esas sözleşmenin, kural olarak, kanundan sapmadığı söylenebilir. Nitekim genel kurulun azil yetkisini belirli şartlara bağlamak, bu yetkiyi genel kuruldan alarak farklı bir organa veya kişiye devretmek anlamına gelmez. Öte yandan devredilmez bir yetkinin, yönetim kurulu üyelerinin ancak belirli bir süre sonra görevden alınabileceği yahut sadece belirli sebeplerle görevlerine son verilebileceği şeklindeki düzenlemelerle aşırı daraltılmak suretiyle âdeta kullanılamaz hâle getirilmesi de mümkün olmamalıdır.6

Buna ek olarak TTK'nın 364. maddesi, "(1) Yönetim kurulu üyeleri, esas sözleşmeyle atanmış olsalar dahi, gündemde ilgili bir maddenin bulunması veya gündemde madde bulunmasa bile haklı bir sebebin varlığı hâlinde, genel kurul kararıyla her zaman görevden alınabilirler. Yönetim kurulu üyesi olan tüzel kişi, kendi adına tescil edilmiş bulunan kişiyi her an değiştirebilir.

(2) 334'üncü madde hükmü ve görevden alınan üyenin tazminat hakkı saklıdır." öngörerek ve "her zaman" ifadesini vurgulayarak bu yetkinin genel kurul tarafından her zaman kullanılabileceğini belirtmiştir.

Bu durumda genel kurulun yönetim kurulunu azil yetkisini sınırlandıran esas sözleşme hükümlerinin TTK'nın 340. maddesi bağlamında sapma teşkil edeceği açıktır. Ancak bu noktada yine aynı maddenin devamında öngörülen "Kanunda buna açıkça izin verilmişse" koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu konuda, TTK'nın 340. maddesinin lafzı gereği, sapmanın mümkün olabilmesi için açık bir maddeyle kanunda hükme bağlamak suretiyle izin verilmesi gerektiğini ve bu iznin kanunda açıkça verilmediğinden bu azil yetkisini sınırlayan esas sözleşme hükümlerinin batıl olacağını savunan görüşler bulunmaktadır.

Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ("YHGK") 01.03.2023 tarihli ve 2022/65 E., 2023/144 K. sayılı kararında "Hemen belirtilmesi gerekir ki 6102 sayılı Kanun ile mülga 6762 sayılı Kanun döneminde bulunmayan "emredici hükümler" ilkesi getirilmiştir. 6102 sayılı Kanun'un "emredici hükümler" başlıklı 340'ıncı maddesi gereğince esas sözleşmede yer alacak olan ihtiyari kayıtların geçerliliği, emredici hükümlere, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırılık veya imkânsızlık hâllerinin yanında ayrıca "Kanunda açıkça izin verilmiş olma" koşulu ile de sınırlanacaktır. Başka bir deyişle 6102 sayılı Kanun döneminde anonim şirketlere ilişkin bütün hükümler emredici nitelik taşımakta olup artık esas sözleşmeye konulacak ihtiyari kayıtlar, Kanun buna açıkça izin vermişse mümkün olabilecektir ... Bu itibarla esas sözleşmenin kanundan ayrı bir düzenleme getirmesi ancak kanunun buna açıkça izin vermesi şartına bağlıdır. Kanun açıkça izin vermedikçe esas sözleşmede kanundan sapan bir düzenlemeye yer verilmesi mümkün değildir." belirlemesinde bulunarak, YHGK, azil yetkisiyle ilgili bir değerlendirme yapmasa da esas sözleşmeye konacak bir madde kanundan sapma teşkil ediyorsa, bunun, kanunun vereceği açık izne bağlı olduğu görüşüne katılmıştır.

Kanaatimizce azil yetkisini süre, koşul, haklı neden vb. durumlara bağlayan esas sözleşme hükümlerinin TTK'nın azınlık haklarını koruma yönündeki genel yapısı ve amacıyla uyduğunu söylemek mümkündür. Nitekim yukarıda anılan HGK kararının karşı oyunda "...TTK'nın 340'ıncı maddesinde "açıkça" ifadesi yer alsa da anonim şirketlere ilişkin bir hükümden sapma izninin verilip verilmediğinin tespitinde, sadece hükmün lâfzına bakılmaması, gerektiğinde hükmün yorumlanmasından elde edilen anlamın da dikkate alınması gerekmektedir ..." Nitekim TTK'nın 340'ıncı maddesinin gerekçesinde de, "Kanunda buna açıkça izin verilmişse sapabilir" ifadesinin sadece hükmün lâfzına bakılması gerektiği anlamına gelmediği, hükümdeki "kanunda açıkça izin verilmişse" ibaresinin maddenin lâfzından "sapabilme" imkânının açıkça anlaşılmadığı durumlarda amaca uygun düşen, metodoloji öğretisine aykırı olmayan, tatmin edici gerekçelere dayanan, sonuçları adil olan ve menfaatler dengesini gözeten bir yorumla "sapabilme"nin haklılık kazandığı varsayımlarını da kapsadığı ifade edilmiştir." Bu noktada kanunun gerekçesi de kanaatimizi destekler nitelikte olup azil yetkisini sınırlandıran sözleşme hükümlerini hükmün niteliği ve ölçüsü oranında değerlendirmek gerekmekte, şirket bileşenlerinin menfaatleri arasındaki makul dengeyi bozmayan hükümlerin geçerli olabileceğini kabul etmek gerekmektedir

4. Esas Sözleşme ile Kanundaki Karar Nisaplarının Artırılması

Öncelikle, TTK'nın 418. maddesine göre genel kurullar, bu Kanunda veya esas sözleşmede, aksine daha ağır nisap öngörülmüş bulunan hâller hariç, sermayenin en az dörtte birini karşılayan payların sahiplerinin veya temsilcilerinin varlığıyla toplanacak olup; kararlar toplantıda hazır bulunan oyların çoğunluğu ile verilecektir. Bu bakımdan, yönetim kurulu üyelerinin azledildiği genel kurul toplantısı hakkında verilecek karar bakımından Kanun'da bir hüküm bulunmadığından esas sözleşme ile Kanunda kural olarak belirtilen karar yeter sayısının artırılıp azaltılması mümkündür.

Ancak, burada üzerinde durulması gereken husus, bu karar yeter sayılarının artırılıp azaltılması hususundaki amaçtır. Makalemizin önceki bölümlerinde ele alındığı üzere yönetim kontrolünü ele geçiren hissedarlarca kendi istedikleri yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmalarını güçleştirmek amacıyla nitelikli yeter sayılara bağlanması mümkün olmaktadır. Bu bakımdan genel kurulun yönetim kurulu üyelerini azil yetkisi mutlak ve devredilemez bir hak olduğundan ağır nisaplarla bu yetkiyi kullanmanın zorlaşması hâli genel kurulun devredilemez nitelikteki hakkına da zarar verecektir.

Genel kurulun azil yetkisinin sınırlandırılması amaçları arasında azınlık haklarının korunması, çoğunluğunun kontrolü ele geçirerek şirketi kendi menfaatleri çerçevesinde yönetmesinin sınırlandırılması gösterilse de nisapların herhangi bir şekilde ağırlaştırılması, pay sahiplerinin yönetim kurulu üzerindeki [TTK 447/1(b) bendi anlamında] denetim hakkının bir yansıması olarak kabul edilen yönetim kurulu üyelerini her zaman görevden alabilme imkânını kısıtlayacaktır.

SONUÇ

Sonuç olarak, TTK'ya göre yönetim kurulunu azil yetkisi genel kurulun münhasır, devredilemez yetkileri arasında olup; Kanun'da azil yetkisinin kullanılması için herhangi bir sebep öngörülmediğinden genel kurul, yönetim kurulunu sebep göstermeden mutlak takdir hakkını kullanarak azledebilecektir. Genel kurulun bu yetkisini kullanarak, şirket paylarının bir veya birkaç kişide toplanması ya da çoğunluk paylarına sahip kişilerin değişmesi gibi durumlarda yönetim kurulu üyelerini, görev yapmak üzere seçildikleri süre bitmeden görevden alabilecek ve yerlerine pay sahiplerinin seçeceği kişileri getirebilecektir. Bu durum ise şirket yönetimindeki istikrarı bozabileceğinden ve diğer pay sahipleri ile şirketin menfaatlerinin zarara uğramasına sebebiyet verebileceğinden genel kurula Kanun ile verilmiş olan bu azil yetkisinin şirket çıkarlarının korunması amacıyla sınırlandırılıp sınırlandırılamayacağı konusu gündeme gelmiştir.

Bu bakımdan her ne kadar genel kurulun yönetim kurulu üyelerini azil yetkisi yukarıda sayılan belirli durumlar dahilinde sınırlanabilse de bu sınırlamanın sınırları konusunda öğreti ve mahkeme kararlarında farklı görüşler bulunmaktadır. Genel kurulun azil yetkisini sınırlanırken pay sahipleri arasında azınlık haklarının korunması ve şirkette farklı grupların temsili gibi menfaatler öne sürülse de örneğin, özellikle esas sözleşme ile bu yetkinin kullanımını sınırlayan ağır nisaplar öngörülmesi, pay sahiplerinin yönetim kurulu üzerindeki devredilemez mutlak yetkisinin sınırlandırılması anlamına gelmektedir. Bu sebeple sonuç olarak genel kurulun devredilemez ve mutlak hakları sınırlandırılamayacağından belirli hâllerde genel kurulun yönetim kurulunu azil yetkisinin sınırlandırılması kanaatimizce mümkün değildir.

Footnotes

1 Prof Dr. Hasan PULAŞLI, "Şirketler Hukuku Şerhi", 2018, Adalet Yayınevi s.823

2 Himmet KOÇ, "Anonim Şirketlerde İç Yönerge ile Yönetim ve Temsil Yetkisinin Devri", Adalet Yayınevi, Ankara 2018, s.56

3 Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 03.02.1983 tarih ve E.5836/K.432 sayılı kararı

4 Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 09.05.2016 tarih ve E.2015/10277, K.2016/5229 sayılı kararı

5 Veliye YANLI, & Cem VEZİROĞLU, (2023). Genel Kurulun Yönetim Kurulu Üyelerini Azil Yetkisinin Sınırlandırılması. İstanbul Hukuk Mecmuası, 81(2), 301-347. https://doi.org/10.26650/mecmua.2023.81.2.0001

6 YANLI & VEZİROĞLU, a.g.m.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.