ABAD Karar İnceleme Webinarlarımızın beşincisinde ABAD Genel Mahkemesi'nin Monopoly kararını ele aldık. Tekrar eden marka başvurularının hangi durumlarda kötü niyetli sayılabileceğini inceledik.

Mutlu Yıldırım Köse: Herkese merhaba! Ben Av. Mutlu Yıldırım Köse. Büromuzun Fikri Mülkiyet çalışma grubundan sorumlu ortak avukatlardanım. Hepiniz hoş geldiniz. Moderatörlüğünü yapacağım webinarımızın konuşmacıları Av. Dilan Sıla Kayalıca;

Dilan Sıla Kayalıca: Herkese merhabalar.

Mutlu Yıldırım Köse: ve Av. Merve Çimen Sevine.

Merve Çimen Sevine: Merhaba, hoş geldiniz.

Mutlu Yıldırım Köse: Her iki arkadaşımızla uzun yıllardır büromuzda Fikri Mülkiyet hukuku ve ağırlıklı olarak Marka ve Tasarım Hukuku alanında birlikte çalışıyoruz. Webinarın araştırma sürecinde bize yardım eden stajyer avukat arkadaşımız Zehra Kurt'a da katkıları için teşekkür ederiz.

1133728a.jpg

Monopoly isimli oyunu eminim herkes duymuştur veya hayatında en az bir kere oynamıştır. Bugünkü webinarımızda Monopoly markasının hükümsüzlüğüne ilişkin Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi, yani EUIPO'nun verdiği karara karşı, ABAD Genel Mahkemesi tarafından verilmiş olan bir kararı inceleyeceğiz.

Genel Mahkeme'nin Monopoly kararının taraflarca temyiz edilmesi aslında usulen mümkün ama ABAD tarafından 1 Mayıs 2019'da uygulanmaya başlanan yeni kriterler çerçevesinde, bir temyiz başvurusu yapılsa bile Divan'ın bu başvuruyu esasa girmeden reddetmesi mümkün. Dolayısıyla bu karara şu an kesin gözüyle bakılıyor. Biz de bu nedenle karar güncelliğini kaybetmeden sizlerle paylaşmak istedik.

Webinarımızın akışı içinde merak ettiğiniz sorularınız için Q&A bölümünden sorabilirsiniz. Webinarımızın son kısmında sizlerden gelen soruları yanıtlayacağız.

Kararımızın ayrıntılarına geçmeden önce, Sıla sen konunun temelini oluşturan, markanın kullanımı ve tekrar başvuruları kavramlarından kısaca bahsedebilir misin?

Dilan Sıla Kayalıca: Marka koruması tescille başlar ve 10 yılda bir yenilerek devam eder. Ama eğer bir marka, tescil tarihinden itibaren 5 yıl boyunca, haklı bir neden olmaksızın tescilli olduğu mal ve hizmetler üzerinde ciddi şekilde kullanılmazsa, kullanmama sebebiyle iptali talep edilebilir.

Ayrıca üçüncü kişilerin başvurularına karşı yapılan yayına itirazlarda, itiraz edilen başvurunun sahibi, itiraza gerekçe olan markalardan 5 yıldan fazla süredir tescilli olanlar varsa, bunların ciddi şekilde kullanıldığının ispatını talep edebilir.

Yine markanın hükümsüzlüğü ve marka tecavüzü davalarında da aynı şekilde bir savunma olarak kullanmama def'i ileri sürülebilir. Yani davalı, davacının davaya dayanak olan 5 yıldan fazla süredir tescilli olan markalarının ciddi şekilde kullanıldığını ispat etmesini talep edebilir.

Kullanım zorunluluğunun amacı, tescilli markaların piyasada etkin şekilde kullanılmasının sağlanması ve gerçekte kullanılmayan markaların piyasaya yeni girecek olan kişilere yapay bir engel yaratmasının önüne geçilmesidir.

Tekrar başvuruları ise aynı marka ve aynı sınıf için, aynı kişi adına yapılan marka başvurularına verdiğimiz isim. Bu tarz başvuruların yapılmasının birçok nedeni olabilir. Örneğin marka sahipleri mal ve hizmet listesinde güncelleme, logolarını modernleştirme gibi sebeplerden kaynaklı olarak tekrar başvuruları yapılabilmektedir. Ancak uygulamada bazen, kullanımı ispatlama külfetinden kaçınmak amacıyla da kötü niyetle bu tekrar başvurularının yapıldığını görebiliyoruz.

Mutlu Yıldırım Köse: Teşekkürler Sıla. İtiraz ve dava aşamasında ileri sürülebilen def'iler 2017 yılında yürürlüğe giren SMK ile birlikte bizim hukukumuza girdi ama AB mevzuatında çok daha önce de bu hükümler vardı. Bugünkü kararımız da tekrar başvurularının hangi durumlarda kötü niyetli olarak değerlendirilebileceğinin tartışıldığı bir karar.

Merve sen bize karara konu olay ve EUIPO sürecini özetler misin?

Merve Çimen Sevine: Tabii Mutlu Hanım.

1133728b.jpg

Genel Mahkeme'nin kararına konu olay, Monopoly oyununun yaratıcısı olan Hasbro'nun Monopoly markasının tescili için 2010 yılında marka başvurusu yapmasıyla başlamış.

Aslında Hasbro'nun bu yeni marka başvurusunu yapmadan önce de tescilli Monopoly markaları vardı. Slaydımızda da görebileceğiniz üzere Hasbro,  Monopoly kelime markasının tescili için ilk olarak 1996 yılında bir başvuru yapmış ve markayı bilgisayar oyunları, kıyafet, oyunlar, oyuncaklar gibi malları kapsayan 9, 25 ve 28. sınıflarda tescil ettirmiş. Sonrasında 2008 ve 2010 yıllarında, aynı marka için iki yeni başvuru daha yapmış ve Monopoly kelime markasını bu defa 41. sınıftaki eğlence hizmetlerinde ve 16. sınıfta kâğıt, kırtasiye gibi mallar üzerinde tescil ettirmiş.

Şirket son olarak, yine 2010 yılında, 9, 16, 28 ve 41. sınıflarda tescil edilmek üzere, bugün incelediğimiz karara konu olan marka başvurusunu yapmış ve marka 2011 yılında tescil edilmiş.

Bu arada Hasbro, bu yeni tarihli markasına dayanarak Drinkopoly markasına itiraz etmiş ve itirazı kazanmış. Drinkopoly de Monopoly gibi bir kutu oyunun ismi.

Bunun üzerine Drinkopoly markasının sahibi olan şirket,  Hasbro'nun 2011 yılında tescil ettirdiği Monopoly markasının kötü niyetli olduğunu ileri sürerek 2015 yılında EUIPO'ya başvurmuş ve markanın hükümsüzlüğünü talep etmiş.

EUIPO'nun İptal Birimi 2017 yılında, Monopoly markasının kötü niyetli olarak tescil edilmediğini belirterek hükümsüzlük talebini reddetmiş.

Bunun üzerine itiraz sahibi şirket karara itiraz etmiş ve konu EUIPO'nun Temyiz Kurulu tarafından incelenmiş. Temyiz Kurulu 2019 yılında, Hasbro'nun bu markayı kısmen kötü niyetli olarak tescil ettirdiği sonucuna varmış ve Monopoly markasının, şirketin önceki tescillerinin kapsamında bulunan bazı mal ve hizmetler bakımından kısmen hükümsüzlüğüne karar vermiş.

Hasbro bunun üzerine, Temyiz Kurulu'nun kararının iptali için Genel Mahkeme'de dava açmış. Genel Mahkeme 21 Nisan 2021 tarihinde verdiği kararla, Temyiz Kurulu'nun kararının yerinde olduğunu belirterek Hasbro'nun davasının reddine karar vermiş.

Mutlu Yıldırım Köse: Hepimizin çok iyi bildiği Monopoly markasının, markanın kendi sahibi tarafından kötü niyetli olarak tescil edildiğine karar verilmiş olması ilk bakışta enteresan görünüyor. Peki, Sıla neden bu markanın kötü niyetli olduğuna karar verilmiş, Temyiz Kurulu ve Genel Mahkeme'nin kötü niyetle ilgili değerlendirmelerinden biraz bahsedebilir misin?

Dilan Sıla Kayalıca: Her iki kararın da özü, tekrar başvurularının – belli koşullar altında – kötü niyetli olarak kabul edilmesi.

Az evvel de bahsettiğim gibi, bizim hukukumuz da dâhil olmak üzere pek çok marka sisteminde, tescilli markanın kullanıma sokulması için 5 yıllık bir hoşgörü süresi var. Bu 5 yıllık süre içinde ciddi olarak kullanılmayan markalar da iptal tehlikesi altında olabiliyor ya da itiraz, dava gibi süreçlerde kullanım ispatına tabi olabiliyor, yani bu tür markaya dayanan marka sahipleri, kapsamlı belge ve deliller sunarak ciddi kullanımı ispatlama külfeti altına girebiliyor.

Somut olayımızda da Hasbro, Monopoly markası için önceki tescili varken, kullanım ispatı def'inden kaçınmak için aynı markayı aynı sınıflarda tekrar tescil ettirmeye çalışınca, bu şekilde yapılan tekrar başvurusu kötü niyetli olarak değerlendirilmiş.

Peki, Hasbro'nun kullanım ispatı def'inden kaçınmak için yeni başvuruda bulunduğunu nereden anlıyoruz? Hasbro şirketinin inceleme sürecinde sunduğu beyanlardan.

Temyiz Kurulu sürecinde sözlü bir duruşma yapılmış ve bu duruşmada alınan beyanlarda, yayına itirazlarda ciddi kullanımını ispat etmeye gerek kalmadan, daha yeni tarihli markalara dayanmanın çeşitli avantajları olduğu açıkça kabul edilmiş. Bu kabul ise muhtemelen Genel Mahkeme kararının bu yönde olmasında en etkili husus olmuş.

Hasbro'nun savunmalarına biraz değinmek gerekirse;

Hasbro yetkilisi, aslında birçok idari külfetten kaçınmak için tekrar başvuruları yapmanın mantıklı olduğunu, zaten yeni yapılan marka başvurularının mal ve hizmetlerinin de günün değişen koşullarına göre uyarlandığını ve genişletildiğini, bu genişlemenin de geçerli ticari gerekçeleri olduğunu; ayrıca birden çok markaya sahip olmaktansa tek markaya sahip olmanın lisanslama ve icra etme açısından daha efektif olduğunu iddia etmiş. Temyiz Kurulu ise, sen markalarını teke düşürmek istediğini iddia ediyorsun ama önceki markalarından da feragat etmemişsin, dolayısıyla bu birden çok markayı içeren portfolyoyu yönetmek artık eskisinden daha zor, sen idari külfeti azaltmamış, aksine daha da arttırmışsın demiş.

Yine bir diğer beyanında Hasbro yetkilisi, kullanımı ispatlamak zorunda kalmadan yalnızca bir markaya dayanmanın evet avantajları var ama zaten sektörde bütün markalar böyle yapıyor; bu husus bizim tek motivasyonumuz değildi, sadece dikkate aldığımız bir noktaydı iddiasında bulunmuş. Temyiz Kurulu ise tek motivasyonun kullanım ispatı külfetinden kaçınmak olmasa da, bunun da motivasyonlarından birisi olması, stratejini haklı göstermiyor diye yanıtlamış.

Hasbro'nun Genel Mahkeme nezdinde gündeme getirdiği kayda değer bir itiraz da, aslında dava konusu Monopoly markasının, geleneksel kötü niyetli tekrar başvurusu modeline uymaması. Alışıldık model, önceki marka tescilinin 5 yıllık hoşgörü süresinin sonuna yaklaşırken, belki 5 yıl dolmadan birkaç ay önce yeni başvuruda bulunulması; oysa somut olayımızda böyle bir model geçerli değil iddiasında bulunmuş. Evet, baktığımızda gerçekten de Monopoly'nin tescilleri 1996, 2008, 2010 ve en son dava konusu olan da yine 2010 yılına ilişkin. Yani aslında hoşgörü süresi dolan yalnızca 1996 yılındaki tescil. Ama Genel Mahkeme, yaygın olay örgüsünün burada mevcut olmamasının Hasbro'nun kullanım ispatından kaçınma amacını ortadan kaldırmadığını belirtmiş.

Sonuç olarak Temyiz Kurulu da Genel Mahkeme de, markanın ciddi kullanımının ispatlanması gerekmeyen 5 yıllık hoşgörü süresinin yapay ve hileli bir şekilde uzatılmaya çalışıldığından bahisle, yapılan bu tekrar başvurusunu – yalnızca önceden tescil kapsamında bulunan mal ve hizmetler bakımından - kötü niyetli görmüş ve markayı kısmen hükümsüz kılmış.

Mutlu Yıldırım Köse: Teşekkürler Sıla, Hasbro'nun yetkilisinin beyanları biraz da Hasbro'nun başını yakmış gibi görünüyor.  Aslında aynı marka ve sınıf için tekrarlayan başvuru yapılmasının kötü niyetli olup olmadığının tartışıldığı daha önce verilmiş başka bir ABAD kararı da vardı ve oradaki tespitler daha farklıydı. Merve ABAD'ın önceki tarihli bu kararından da bahsedebilir misin? 

Merve Çimen Sevine: Evet Genel Mahkeme'nin bu konuyla ilgili 2012 tarihli Pelikan kararı var.

Bu karara konu olayda, eskiden beri bildiğimiz ünlü kırtasiye ürünleri üreticisi olan Pelikan, 1996 yılında reklamcılık, iş yönetimi, taşıma hizmetleri, seyahat hizmetleri gibi hizmetlerin bulunduğu 35 ve 39. sınıflarda bir marka tescil ettirmiş. Daha sonra bu markanın, aynısı için, aynı sınıflarda, 2003 yılında bir başvuru yapmış ve marka 2008 yılında tescil edilmiş.

1133728c.jpg

Burada gördüğünüz üzere iki marka arasında yazı stili ve logo bakımından çok küçük farklılıklar var. İkinci markada yazı stili ve pelikan şekli biraz değiştirilmiş. Ayrıca ilk markada bir pelikan ve iki yavru var ama ikinci markada tek yavru var. Markaların kapsamındaki hizmetler bakımından da önceki markada hizmetler daha genel ifade edilmiş ama sonraki başvurudaki hizmetler daha detaylı yazılmış, daha spesifik hizmetler.

Bu arada Pelikan, bu iki markasına dayanarak, Pelikantravel isimli bir seyahat acentesinin "Pelikan" markasına itiraz etmiş.

Pelikantravel da buna karşılık olarak 2008 yılında, Pelikan'ın bu yeni marka tescilinin kötü niyetli olduğunu iddia ederek EUIPO'ya başvurmuş ve markanın hükümsüzlüğünü talep etmiş. Bu sırada Pelikantravel, 1996 tarihli markanın da kullanmama nedeniyle iptali için talepte bulunmuş ve sürecin devamında marka iptal edilmiş.

Pelikantravel'ın yeni markayla ilgili hükümsüzlük talebi EUIPO tarafından reddedilmiş ve konu Genel Mahkemeye taşınmış.

Genel Mahkeme, aslında Pelikan'ın yeni tarihli markasının, önceki tarihli markasına benzediğini, sadece yazı stili, pelikan şekli ve yavruların sayısı bakımından küçük farklar olduğunu ama bunların tüketiciler tarafından pek de fark edilemeyeceğini söylemiş ve bu yeni tarihli markanın, önceki markanın güncellenmiş bir versiyonu olduğunu belirtmiş. Ayrıca bu yeni marka tescil edildiği tarihte şirketin 125. Kuruluş yıldönümünü kutladığını ve yeni markanın hizmet listesinin de yine önceki markaya kıyasla daha güncel olduğunu belirtmiş. Dolayısıyla Mahkeme olayın tüm şartları değerlendirildiğinde, Pelikan'ın bu yeni markasının bir tekrar başvurusu olmadığını, Pelikan'ın, önceki, kullanılmayan markasının iptalinin getireceği sonuçlardan kaçmak gibi bir kötü niyetinin bulunmadığını belirterek, Pelikantravel'ın davasının reddine karar vermiş.

Mahkeme kararında ayrıca, Pelikan'ın önceki tarihli yani 1996 tarihli markasının kullanmama sebebiyle iptal edilmiş olmasının da tek başına yeni başvuru bakımından kötü niyeti gösteren bir durum olmadığını belirtmiş. Tabi burada şunu söylemekte fayda var: zaten bu marka başvurusunda bulunulduğu sırada önceki markayla ilgili bir kullanmama sebebiyle iptal talebi bulunmuyordu. Mahkeme de kötü niyetin tespiti bakımından başvuru tarihine baktığı için, başvuru sırasında bir iptal davası olmadığından, sonradan gelen bu iptal kararını tek başına kötü niyeti gösteren bir durum olarak dikkate almamış.

Mutlu Yıldırım Köse: Teşekkürler Merve. O zaman kötü niyete ilişkin Monopoly kararındaki tespitlerle Pelikan kararındaki tespitler biraz farklı.  Peki, Sıla sen daha önce ABAD'ın kötü niyet kavramına ilişkin güncel ve önemli bir başka kararı olan Skykick kararına ilişkin bir webinarımızda konuşmacıydın. Acaba Monopoly kararının, Skykick kararındaki kötü niyet değerlendirmesiyle ortak ve farklı yanları var mı?

Dilan Sıla Kayalıca: Öncelikle şunu belirtmemde fayda var, Skykick kararı aslında doğrudan tekrar başvuruları ile ilgili değil. Skykick kararında daha ziyade, kullanım niyeti olmadan tescil edilen markaların kötü niyetli olup olmadığı inceleniyor. Ama kötü niyetin ele alınış biçimi bakımından Monopoly kararıyla ortaklıklar var. Zaten Skykick kararında da, Monopoly markasına ilişkin Temyiz Kurulu kararına atıflar vardı.

Skykick kararını kısaca hatırlamak gerekirse; Birleşik Krallık ve İrlanda'da hizmet veren Sky adlı ünlü medya kuruluşu, bir yazılım firması olan Skykick'e marka tecavüz davası açmıştı ve bunu takiben davalı Skykick, Sky'ın kötü niyetle markalarını tescil ettirdiğini iddia ederek karşı dava yoluna gitmiştir. Kötü niyet iddiaları hakkında mahkeme, Sky markalarının kapsamındaki mal ve hizmetler bakımından kullanım niyeti olmadan tescil edilmiş olmasının, kötü niyet sebebiyle markanın hükümsüz kılınmasını gerektirip gerektirmeyeceği konusunu tartışmıştı ve Divan, olayların akışını göz önünde bulundurarak Sky'ın kullanım niyeti olmadan ve potansiyel olarak üçüncü kişilerin kullanımını engellemek için bilinçli bir şekilde markasını tescil ettirdiğini ve bunun kötü niyet olduğunu söyleyip, aslında Sky tarafından ciddi kullanımı olmamasına rağmen Skykick'e karşı ihlal iddiasına dayanak edilen mal ve hizmetler bakımından o tescilin kısmen kötü niyetli olduğu sonucuna varmıştı.

Yani değerlendirmede, (i) marka başvurusunun ardında yatan ticari gerekçe ve mantık ve (ii) marka başvurusuna giden yoldaki olaylar silsilesi bir bütün olarak göz önünde bulundurulmuştu. Bu metot Skykick ve Monopoly kararlarında ortak.

Ayrıca yine Skykick kararında, marka başvurusunu yapanın adil bir şekilde rekabete katılmasından ziyade üçüncü kişilerin çıkarlarına zarar vermeye çalıştığı, ilgili ve tutarlı göstergelerle kanıtlanırsa kötü niyetin varlığına ulaşılabileceği yönündeki oturmuş AB içtihadı bir kez daha gündeme gelmişti.

Senaryo Skykick kararındakinden farklı olsa da, Monopoly kararında da aynı ölçütlerin değerlendirmede dikkate alındığını söyleyebiliriz. Aynı zamanda her iki kararda da, kötü niyetin mal ve hizmetler bakımından bölünebilir bir kavram olarak ele alındığını, aynı markanın bir kısım mal-hizmet için iyi niyetle, diğer bir kısım mal-hizmet için kötü niyetle yapılmış olabileceğinin kabul edildiğini görüyoruz. 

Mutlu Yıldırım Köse: Bu durumda aslında ABAD'ın son kararlarında kötü niyet değerlendirmesinin paralel olduğunu söyleyebiliriz. Peki, bizim hukukumuza geçecek olursak, bizde tekrar eden başvurular kötü niyetli olarak değerlendiriliyor mu? Konuyla ilgili TÜRKPATENT veya Yargıtay kararlarına rastladınız mı Sıla?

Dilan Sıla Kayalıca: Evet bu konuda aslında oturmuş bir yaklaşım olduğunu söyleyebilirim Mutlu Hanım. Önceki tarihli markası kullanmama sebebiyle iptal ya da hükümsüzlük gibi davalara konu olan bir kişi, aynı markayı aynı sınıflarda tekrar tescil ettirmek için başvuru yaparsa, bu yeni başvuru çoğu zaman kötü niyetli olarak kabul ediliyor. Çünkü bu durumda, eğer önceki markaya karşı kullanmama sebebiyle dava açılmışsa, sonraki başvurunun kullanım ispatı külfetinden kaçınmak ve olası bir iptalin sonuçlarını bertaraf etmek amacıyla kötü niyetle yapıldığı gözetiliyor. Ya da eğer önceki markaya ilişkin bir hükümsüzlük davası söz konusuysa, böyle bir durumda da tartışmalı bir marka için yeni başvuruda bulunmak, yedekleme amacını taşıdığından, iyi niyetli görülmüyor.

Özellikle TÜRKPATENT'in bu yönde çok fazla kararı var, bir tanesinden detaylı bahsetmek gerekirse;

1133728d.jpg

Türk bir şirket, Amerikalı ünlü mağaza zinciri "NORDSTROM"un markasını 2011 yılında tescil ettirmiş ve Nordstrom da bu markaya karşı bir kullanmama sebebiyle iptal davası açmış. Dava sonucunda Türk firmanın Nordstrom markasının kullanmama sebebiyle iptaline karar verilmiş fakat Türk şirket mahkeme kararından 6 gün sonra, aynı kelime için sizin de slaytta gördüğünüz gibi küçük bir logo ekleyerek aynı sınıflarda yeni bir başvuru yapmış.

Nordstrom bu yeni marka başvuruna itiraz etmiş ve TÜRKPATENT, taraflar arasında dava devam ederken ihtilafın konusunu oluşturan sınıflarda marka başvurusunda bulunulmasının, devam eden davayı sekteye uğratacağını, başvuru sahibinin davranışının ticari alanda iyi niyet kuralları ile bağdaşmayacağını belirterek itirazı kabul etmiş ve kötü niyet sebebiyle marka başvurusunun reddine karar vermiş.

Bu gibi senaryolarla ve TÜRKPATENT'in benzer durumlarda kötü niyetin varlığına hükmettiği kararları çok sık görebiliyoruz.

Yani aslında bizdeki mevcut durumda da, tekrar başvurunun belli şartlar altında kötü niyetli sayılması söz konusu. Hukukumuzda istikrarlı şekilde kabul edilen kötü niyet halinde, önceki marka hâlihazırda uyuşmazlık konusu oluyor. Yani bir marka tesciline karşı devam eden bir dava varken tekrar başvurusu yapıldığı zaman kötü niyet kabul ediliyor. Monopoly kararında ise, önceki markalara ilişkin bir dava ya da uyuşmazlık yok; sadece tekrar eden başvuru hali söz konusu ve Genel Mahkeme tüm koşulları bir arada dikkate alarak, tekrar eden başvuruyu kötü niyetli kabul etmiş. Ancak son zamanlarda TÜRKPATENT'in bazı kararlarında Monopoly' deki yoruma yaklaşan, daha geniş bir kötü niyet yorumu görebiliyoruz.

Merve Çimen Sevine: Evet kötü niyetin Monopoly kararına biraz daha yaklaşan şekilde daha geniş değerlendirildiği 2020 tarihli bir TÜRKPATENT kararı var, ben de ondan bahsedeyim.

1133728e.jpg

Bu karara konu olayda başvuru sahibi Parlevo markasını 2014 yılında ilaçların bulunduğu 5. Sınıfta tescil ettirmiş. Bu markanın 5 yılı dolduktan yaklaşık 1 buçuk ay sonra aynı marka için çok küçük bir görsel değişiklik yaparak yeni bir başvuru yapmış.

Burada gördüğünüz üzere markanın yazı stili biraz değiştirilmiş ve "Parlevo" kelimesinin sonundaki O harfine bir gölge O harfi eklenmiş.

İtiraz sahibi şirket, başvurunun kötü niyetli olarak yapıldığını iddia etmiş ve itiraz süreci devam ederken, önceki tarihli markaya karşı bir kullanmama sebebiyle iptal davası da açmış.  Bu davada da şirket Parlevo markasını kullandığına ilişkin bir delil sunamamış.

YİDK, marka başvurunun zamanlamasını dikkate alarak, başvuru sahibinin, markayı kullanma mecburiyetinin sonuçlarından kurtulmayı veya yeni başvuruyu tescil ettirerek bu süreyi dolaylı olarak uzatmayı amaçladığı sonucuna varmış. Burada başvuru sahibinin, yeni markanın başvurusunu haklı çıkarmak adına daha modern bir marka yarattığı şeklinde bir iddiası da vardı ama YİDK önceki marka ve yeni marka arasında görsel olarak belirgin bir fark olmadığı için başvuru sahibinin bu iddiasını yeterli bulmadı. Sonuç olarak kötü niyet iddiasını kabul ederek marka başvurusunun reddine karar verdi.

Bu karar aslında az önce Sıla'nın bahsettiği durumdan biraz farklı çünkü yeni başvuru, daha kullanmama sebebiyle iptal davası yokken yapılmış ve zamanlama olarak da önceki markanın 5 yılının dolmasından hemen sonra yapılmış. TÜRKPATENT de zaten büyük oranda bu zamanlamayı dikkate alarak başvurunun kötü niyetli olduğu sonucuna varmış.

Mutlu Yıldırım Köse: İkinize de teşekkür ederim. Tüm bu kararlardan da gördüğümüz üzere aslında tekrar başvurular otomatik olarak kötü niyetli olarak değerlendirilmiyor.

Marka sahibinin o tekrar başvuruyu yapmasındaki sebepler, ticari mantık, markanın mal ve hizmet listesinde veya logosunda yapılan değişiklikler gibi birçok faktör dikkate alınıyor. Tüm bunlar dikkate alındığında, başvuru sahibinin gerçekten hukuku dolanmak, kullanım ispatından veya önceki markanın iptalinin sonuçlarından kaçmak gibi bir amacı olduğu sonucuna varılırsa, o zaman kötü niyetli olarak başvuru yapılmıştır deniliyor.

Peki, siz Monopoly kararıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Dilan Sıla Kayalıca: Ben bu kararı olumlu bulan taraftayım sanırım J Avrupa Birliği'nde marka hukuku alanında kötü niyete ilişkin verilen kararlarda, istikrarlı ve bütüncül bir yaklaşım görüyoruz. Arka planda hep, Birlik'te dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması güdüsü olmakla birlikte, her somut olayın kendi dinamiklerini araştırıyorlar. Kötü niyet, hele de başvuru anındaki kötü niyetin varlığının anlaşılması çok dikkatli bir değerlendirmeyi gerektiriyor ve bence Monopoly kararında, Hasbro'nun tüm savunmaları tek tek, mantıklı bir şekilde yanıtlanarak, tekrar başvuru sahiplerini üzecek olsa da, isabetli bir sonuca ulaşılıyor diye düşünüyorum.

Merve Çimen Sevine: Ben aslında sonuç bakımından kararı doğru buluyorum çünkü Hasbro'nun yetkilisinin beyanları karşısında, Kurul'un ya da Mahkeme'nin kötü niyet yoktur demesi beklenemezdi. Ama olayın diğer şartlarını incelediğimizde sanki aslında çok da kötü niyetli bir davranış yokmuş gibi düşünüyorum. Zamanlama olarak baktığımızda tekrar başvurularında gördüğümüz 5 yılın dolmasından hemen önce ya da hemen sonra başvuru yapılması gibi bir durum yok, başvuru Hasbro'nun önceki 2 markasıyla yakın tarihlerde yapılmış. Ayrıca gerçekten de neredeyse tüm marka sahipleri aynı marka ve aynı sınıflar için marka başvuruları yapıyor. O yüzden Hasbro'nun yetkilisinin ifadeleri olmasaydı yine aynı sonuç ortaya çıkar mıydı emin değilim.

Mutlu Yıldırım Köse: Ben de bu karar özelinde Hasbro'nun yetkilisinin beyanları farklı olsaydı, farklı bir karar da çıkabilirdi diye düşünüyorum.

Peki, son olarak Monopoly kararının pratikte sizce ne gibi etkileri olabilir?

Merve Çimen Sevine: Aslında Avrupa birliği uygulaması bakımından bu karar özellikle de Temyiz Kurulu'nun tanık dinleme yoluna başvurmuş olması bakımından dikkat çekici. Çünkü tanık dinleme Kurul'un nadiren başvurduğu bir yöntem ve Hasbro'nun yetkilisinin beyanları da kararda da çok belirleyici bir rol oynamış. Herhâlde bundan sonraki süreçte şirketlerden sözlü savunma istenildiğinde şirket yetkilileri daha dikkatli davranacaklardır diye düşünüyorum.

Dilan Sıla Kayalıca: Ben de Merve'ye katılıyorum. Bu karardan sonra, marka sahiplerinin mevcut markalarıyla aynı ibareli marka için aynı sınıflarda tekrar başvuruları yaparken daha temkinli yaklaşacaklarını söyleyebiliriz. Marka sahipleri tekrar başvuruları yapmaktansa, eski markalarının kullanımlarını ispatlamak için hazırlıklı olmayı tercih edeceklerdir diye düşünüyorum.

Ülkemizde de kötü niyete ilişkin olarak daha geniş bir bakış açısı benimsendiğini görüyoruz, kullanım ispatı da hem itiraz hem dava süreçlerine kullanılmama definin ileri sürülmesi bakımından çok önem kazanmaya başladı, bu sebeple marka sahiplerinin tekrar başvuruları yapmak yerine mevcut markaları için kullanım delillerini dikkatli şekilde toplamaları faydalı olacaktır. Çünkü bu karardan esinlenerek, muhtemelen benzer senaryolarda kötü niyet iddiaları ile de daha sık karşılaşacağız.

Mutlu Yıldırım Köse: Evet gerçekten de kullanım ispatı her geçen daha fazla önem kazanıyor. Biz de uygulamada hem de itiraz aşamalarında ve hem dava aşamalarında bunu sıklıkla görüyoruz Bu kararlardan sonra da Sıla'nın da dediği gibi belki böyle hükümsüzlük davalarıyla daha sık karşılaşacağız. Bunun içinde marka sahiplerinin aslında markalarını tescil ettirirken ve kullanacakları malları dikkatli şekilde belirlemeleri, kullanacakları mallar üzerinde marka tescili yapmaları veya hâlihazırda sıklıkla da karşılaştığınız bir sorun olarak delil toplamayı ihmal etmemeleri yani markaları kullandıklarını ispatlayacak delilleri de daha düzgün şekilde arşivleri daha güvenli bir yol olarak görünüyor.

Her ikinize de çok teşekkür ediyorum oldukça açıklayıcı bilgiler verdiniz şimdi biraz da sorulara bakalım.

Kullanımı hangi delillerle ispatlayabiliriz?

Dilan Sıla Kayalıca: Biraz uzun yanıtı olan bir soru aslında. TÜRKPATENT'in özellikle bu konuda yayınladığı bir kullanım ispatına ilişkin kılavuzu var. Orada çok detaylı açıklamalar sunmuş ve hangi dillerinde şekilde sunulması gerektiğinden şekli olarak nelere dikkat edilmesi gerektiğinden çok detaylı bir şekilde bahsediliyor. Ama özellikle uygulamada önem kazanan delil tipi faturalar. En çok onlara dikkat edildiğini ve önem verildiğini söyleyebiliriz. Delillerin ilgili olduğu zaman aralığı, yani sunulan delillerin itiraz edilen markanın koruma tarihinden önceki beş yıllık süreye ilişkin olması ve bizzat Türkiye'deki marka kullanımı gösteriyor olması da yine altı çizilmesi gereken bir nokta. Bu yönde reklam ve promosyon çalışmaları,  gümrük belgeleri, faturalar gibi pek çok belge sunarak kullanım ispat edilebilir. Bu konuda daha detaylı bilgiler Kılavuz'dan edinilebilir.

Mutlu Yıldırım Köse: Teşekkürler Sıla. Merve senin ekleyeceğim şey var mı?

Merve Çimen Sevine: Faturalar gerçekten çok önemli ve delillerin tarihli olması çok önemli çünkü genelde atlanabiliyor. Tarihi olmayan, açıklayıcı olmayan ve marka kullanımını göstermeyen deliller kabul edilmiyor.

Mutlu Yıldırım Köse: Bir sorumuz daha var. Bu biraz daha spesifik bir soru. 3. sınıfta bir markam var, 4 senedir tescilli. Ben yeni bir marka başvurusu daha yapmak istiyorum. Yeni yapacağım başvuruyu 3. ve 5. sınıfta yapsam bu kötü niyetli bir başvuru olarak değerlendirebilir mi?

Merve Çimen Sevine: Ben şöyle bir sonuca varmanın yanlış olduğunu düşünüyorum: bütün tekrar başvuruları kötü niyetlidir. Böyle bir sonuç yok bence. 4 yıl olmuş, tekrardan bir başvuru yapılabilir zaten aynı sınıf için değil daha genişletilmiş bir mal liste için başvuru yapmak istediğin anlıyorum. O yüzden tekrar başvuruları doğrudan kötü niyetlidir şeklinde bir yaklaşım olmamalı. Somut olayın şartlarına bakmak gerekir.  Bu verilen bilgiler doğrultusunda yorum yapıldığında kötü niyetli değerlendirilmez diye düşünüyorum.

Mutlu Yıldırım Köse:  Teşekkürler ikinize de şu anda gelen başka bir sorunumuz yok. O zaman izleyicilerimize de soruları ve katkılar için çok teşekkür ederim. Daha sonra da konu hakkında herhangi bir soru olması halinde her zaman bize ulaşabilirsiniz.

Bir sonraki ABAD karar inceleme webinarımız Eylül ayında gerçekleşecek. Onun duyurularını internet sitemizden ve sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Herkese iyi çalışmalar ve keyifli günler diliyoruz!

Dilan Sıla Kayalıca:  Çok teşekkür ederiz dinlediğiniz için.

Merve Çimen Sevine: Teşekkür ederiz, iyi günler.

Webinar sayfası için  tıklayınız.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.