1. Kararın Konusu

İçtihatları birleştirme kararının konusu, 6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden önce yapılan tahkim sözleşmesi uyarınca icra edilen milli tahkim yargılaması kapsamında ve anılan tarihten sonra verilen hakem kararlarına karşı 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 533. maddesinde düzenlenen temyiz yoluna mı yoksa 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 493. maddesi uyarınca iptal davası yoluna mı başvurulacağıdır.

  1. Kararın Özeti

Kararın konusu hakkında Yargıtay Özel Daireleri'nin iki farklı görüşü bulunmaktadır. Bunlar;

1. Görüş: 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlükte olduğu dönemde akdedilen tahkim sözleşmesi ya da tahkim şartını içeren sözleşme, hukuki nitelik bakımından TBK'de düzenlenen vekalet sözleşmesidir. Dolayısıyla, bu sözleşmenin varlığı ve geçerliliği maddi hukuk kurallarına göre belirlenebilir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "iptal davası" başlıklı 439. maddesinin gerekçesine göre hakem veya hakem kurullarının, hukuku doğru uygulayıp uygulamadığı meselesi iptal sebebi değildir, tahkim sözleşmesel bir kurumdur ve bu riskin var olduğunu düşünen taraf tahkim yolunu seçmez. HMK'nin yürürlüğünden önceki bir tarihte akdedilen tahkim sözleşmesi veya şartında uyuşmazlığın maddi hukukun ve usul hukukunun doğru uygulanarak hakemlerce çözümlenmesi amaçlandığı halde, hakem kararına HUMK hükümlerine göre esastan ve temyizen incelenmesini engelleyen HMK'nin 448/1. maddesinin uygulanmasının gerektiğinin ve dolayısıyla 439. maddesinde sayılan usuli sebeplerle iptal davası açılabileceğinin kabulü, hem tarafların iradelerine aykırılık teşkil edecek hem de kazanılmış hakları ihlal edecektir.

Usul hükümlerinin geriye yürüme etkisinin tamamen sözleşme ile hayat bulan ihtiyari tahkim kuralları hakkında uygulama alanı bulamayacağı açıktır. Çünkü temeli sözleşme olan ve taraf iradelerine dayanan tahkim sözleşmesi ya da şartında tarafların açıkça ortaya koyduğu kurallar ve belirledikleri hukuk uygulanır.

2. Görüş: Tahkim sözleşmesinin usul hukuku sözleşmesi olduğu, HMK'nin 448. maddesi "Bu kanun hükümleri tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydı ile derhal uygulanır." hükmü ile 451. maddesindeki yürürlük hükmü uyarınca HMK'nin tahkime ilişkin hükümlerinin de yürürlüğe girdiği usul kurallarının derhal uygulanması ilkesi geçerli olduğundan, HMK'nin yürürlük tarihinden sonra verilen hakem kararlarına karşı HMK'nin 439. maddesi gereğince tahkim yerindeki mahkemede iptal davası açılmasının mümkün olduğu belirtilmektedir.

Karara göre tahkim sözleşmesi bir usul hukuku sözleşmesidir ve HMK'nin de doğrudan yargılama usullerini düzenleyen bir kanun niteliğinde olması nedeniyle derhal uygulanma temel ilkesi kabul edilmelidir. Ancak HMK, tahkim hükümlerinin zaman bakımından uygulanması ile ilgili geçiş hükmü içermemektedir. HMK'nin yürürlüğe girmesinden önce başlayan tajim yargılamalarında, hakem kararının HMK'nin yürürlüğe girmesinden sonra verilmesi halinde yürürlükten kalkmış olan HUMK'nın uygulanması ancak bu konuda bir geçiş hükmü bulunması halinde mümkündür. Kanun'da tahkimle ilgili geçiş hükmü bulunmadığından usul hukuku kurallarının zaman bakımından uygulanması ile ilgili genel ilke niteliğinde HMK'nin 448. maddesi, HMK'nin tahkime ilişkin hükümleri bakımından da uygulanmak durumundadır. Yani, tahkim sözleşmesi HUMK'nın yürürlükte bulunduğu zamanda yapılmış olsa dahi, hakem kararı HMK'nin yürürlüğe girmesinden sonra verilmiş ise hakem kararlarına karşı iptal davası yoluna başvurulabilecektir. Taraflar, tahkim sözleşmesine uyuşmazlığa HUMK'nın uygulanacağına dair hüküm koymuş olsalar bile kanunun öngörmediği geçiş hükümleri taraflarca getirilemeyeceğinden HMK'nin yürürlüğe girmesinden sonra verilen hakem kararları HMK'ye tabi olacaktır. Bu görüşün gerekçesi olarak ise "Yeni kanun ile kanun koyucu, eskisinden daha iyi ve amaca daha uygun olan bir kanun hazırlamaktadır." görüşü benimsenmiştir.

Sonuç olarak, 6100 sayılı HMK'nin yürürlüğe girmesinden önce yapılan tahkim sözleşmesi uyarınca icra edilen milli tahkim yargılaması kapsamında ve HMK'nin yürürlüğe girmesinden sonra verilen hakem kararlarına karşı, 1086 sayılı HUMK'nun 533. maddesinde düzenlenen temyiz yoluna değil, 6100 sayılı HMK'nin 439. maddesinde düzenlenen iptal davası açması yoluna başvurulabilir.

  1. Değerlendirme

Tahkim sözleşmesi, tarafların iradelerinin ön planda olduğu bir sözleşmedir. Taraflar, tahkim sözleşmesi ile usuli konularda da serbestçe anlaşma yapabilmektedir. Nitekim, HMK'nin 424. maddesine göre taraflar hakem veya hakem kurulunun uygulayacağı yargılama usulüne ilişkin kuralları, bu kısmın emredici hükümleri saklı kalmak kaydı ile serbestçe kararlaştırabilmektedir. Hal böyleyken, tahkim sözleşmesi bir maddi hukuk işlemi olarak kabul edilmeli ve tarafların, HUMK'nın yürürlükte olduğu tarihte yapılmış olan tahkim sözleşmesi uyarınca icra edilen tahkim yargılaması kapsamında ve HMK'nin yürürlüğe girmesinden sonra verilen hakem kararlarına karşı temyiz yoluna başvurulabilmelidir. Aksi halde, tarafların tahkim sözleşmesi ile korumak istedikleri menfaatleri zarar görmüş olacak ve tarafların tahkim yargılamasına olan güvenleri azalacaktır. Zira, taraflar tahkim sözleşmesini yaparken mevcut hukuk kurallarına güven duyarak hareket etmektedir. Söz konusu sözleşmenin kurulmasının en önemli saiki olan kanun maddelerinde meydana gelebilecek değişikliklerin öngörülmesi de mümkün değildir. 

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.