Anayasa Mahkemesi 22/07/2020 tarihli ve 31193 Sayili Resmî Gazetede yayimlanan 18/05/2020 tarih ve 2017/39987 basvuru numarali kararinda, proje sahiplerinin mahkemeye erisim hakkinin ihlal edildigi gerekçesiyle basvuruya konu tam yargi davasinda yeniden yargilama yapilmasina hükmetmistir.

Basvuru, tam yargi davasinin süre asimi gerekçesine dayanilarak reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erisim hakkinin ihlal edildigi iddiasina iliskindir. Basvuruya konu olayda basvurucu, idari yargidaki uzun dava süreci sebebiyle birden fazla kez durdurulan projede, maliyetlerin sözlesmenin yapildigi zamana göre öngörülemez derecede arttigi gerekçesiyle ugradigi zararlarinin tazmini için tam yargi davasi açmistir. Mahkeme, dava konusunun idari islemlerden kaynakli tazminat olmasi sebebiyle davanin 2577 sayili kanunun 12 nci maddesindeki sürelere uygun olarak açilmasi gerekirken açilan davanin süresinde olmadigina hükmetmistir. Basvurucu 25/12/2017 tarihinde Anayasa Mahkemesine yaptigi bireysel basvuruda bahse konu tam yargi davasinin süre asimi sebebiyle reddedilmesinin adil yargilanma ve mülkiyet hakkini ihlal ettigini ileri sürmüstür.   

Anayasa Mahkemesi, basvurucu tarafindan yapilan hukuki nitelendirmeyle bagli olmadiklarini ve basvurucularin sikâyetlerinin özünün "söz konusu davanin süre asimindan reddedilmesi nedeniyle uyusmazligin esastan incelenememesi" oldugunu belirterek, ihlal iddialarini mahkemeye erisim hakki kapsaminda incelemistir.

Anayasa Mahkemesi, mahkemeye erisim hakkinin, Anayasa'nin 36 nci maddesinde güvence altina alinan hak arama özgürlügünün bir unsuru oldugunu ifade etmis ve temel bir hak olmanin yaninda diger temel hak ve özgürlüklerden gereken sekilde yararlanilmayi ve bunlarin korunmasini saglayan en etkili güvencelerden biri olduguna dikkat çekmistir. Mahkemeye göre, davanin bir mahkeme tarafindan görülebilmesi ve kisinin adil yargilanma hakki kapsamina giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kisiye iddialarini ortaya koyma imkâninin taninmasi gerekir.  Somut olayda tam yargi davasinin süre asimindan reddedilerek esasinin incelenmemesi nedeniyle basvurucunun mahkemeye erisim hakkina yönelik bir müdahalenin bulundugu sonucuna varilmistir.

Anayasa Mahkemesi, söz konusu müdahalenin ihlal olusturup olusturmadiginin tespiti için Anayasa'nin 13 üncü maddesi çerçevesinde bir degerlendirme yapilmasi gerektigini belirtmistir. Anilan müdahale, Anayasa'nin 13 üncü maddesinde belirtilen kosullara uygun olmadigi takdirde Anayasa'nin 36 nci maddesinin ihlalini teskil edecektir. Anayasa'nin 13 üncü maddesi uyarinca temel hak ve hürriyetlere yapilan müdahalenin ihlal teskil etmemesi için söz konusu müdahalenin kanunla yapilmis olmasi, mesru bir amaca dayanmasi ve ölçülü olmasi gerekir.

Anayasa Mahkemesi, somut olayda 2577 sayili kanunun 12 nci maddesinin uygulama alani bulacagina iliskin ciddi kuskular olsa da somut olaya uygulanacak hukuk kurallarinin yorumu görevinin öncelikle derece mahkemelerine ait oldugunun altini çizmistir. Bu dogrultuda kanunilik unsuru bakimindan bir ihlalin olmadigina hükmetmistir. Mesru amaç unsuru yönünden yapilan degerlendirmede ise, önceki kararlarda birçok kez üzerinde duruldugu üzere idari islem ya da eylemlere karsi açilacak davalarda süre kosulu öngörülmesinin en genel ifadesiyle Anayasa'nin 2 nci maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesinin bir geregi olan idari istikrarin saglanmasi seklinde bir mesru amaci bulunduguna hükmedilmistir.

Anayasa Mahkemesi ölçülülük unsuru kapsaminda yaptigi degerlendirmelerde kisinin mahkemeye basvurmasini engelleyen veya mahkeme kararini anlamsiz hâle getiren, mahkeme kararini önemli ölçüde etkisizlestiren sinirlamalarin mahkemeye erisim hakkini ihlal edebilecegini ifade etmistir. Bu nedenle, mahkemelerin usul kurallarini uygularken yargilamanin hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde kati sekilcilikten kaçinmalari gerektigi gibi kanunla öngörülmüs usul sartlarinin ortadan kalkmasina neden olacak ölçüde asiri esneklikten de kaçinmalari gerektigi vurgulanmistir.  Bu baglamda dava açma süresinin islemeye basladigi anin da mahkemeye erisim hakkina yapilan müdahalenin ölçülülügü açisindan büyük önem tasidigi belirtilmis ve bireysel basvurunun ikincillik ilkesi geregi mevzuati bu yönüyle yorumlamanin esasen derece mahkemelerine ait oldugunun alti bir kez daha çizilmistir. Bu sebeple Anayasa Mahkemesi, dava açma süresinin hangi tarihten itibaren baslatilmasi gerektigiyle ilgili olarak derece mahkemelerinin yorumlarinin somut olayin kosullari isiginda mahkemeye erisim hakkinin ihlalini teskil edip etmedigini incelemistir.

Basvurucunun, yararlanicisi bulundugu idari islemlerin hukuka aykiri oldugunu düsündügü için degil, bu islemlerin baskalarinin açtigi davalar sonucu iptal edilmesi sebebiyle ortaya çikan mali külfetin karsilanmasini istedigi belirtilmistir. Basvurucu uzun idari yargi süreci sonucunda yeniden projeyi uygulamak istediginde projenin ilk hâlinin maliyet bakimindan uygulanamaz oldugunu fark ettigini, zararini da bu asamadan itibaren ögrendigini iddia etmektedir. Dolayisiyla dava açma süresinin islemeye baslamasi gereken anin ilgili kararin teblig tarihi degil, zararin ögrenildigi tarih olmasi gerektigi basvurucu tarafindan iddia edilmektedir. Anayasa Mahkemesi, Idare Mahkemesinin basvurucunun iddialarini tartismadan ve tartismanin sonucuna bagli olarak dava açma süresinin hangi tarihten itibaren islemesi gerektigi yönünde bir degerlendirme yapmadan davayi reddettigini belirtmistir. Anayasa Mahkemesi, Idare Mahkemesinin tartisma yapmadan somut olayi idari islemden dogan bir zarar gibi degerlendirmesinin basvurucunun dava açmasini imkânsiz kildigina veya zorlastirdigina hükmetmistir. Bu dogrultuda basvurucunun davaya konu tazminat talebinin gerekçeleri karsisinda Mahkemenin, dava açma süresinin baslangicinin tespitinde 2577 sayili kanunun dava açma sürelerine iliskin hükümlerinin basvurucunun mahkemeye erisim hakkini engelleyecek sekilde önemli ölçüde dar yorumladigi degerlendirilmis ve hak ihlali olduguna hükmetmistir.  Bu gerekçelerle dosyanin yeniden yargilama yapilmak üzere Idare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmistir.

Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi bu karari ile mahkemelerin usul kurallarini uygularken yargilamanin hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde kati sekilcilikten kaçinmalari gerektigine ve usul kurallarinin yorumlanmasiyla ortaya çikan sonuçlarin temel hak ve hürriyetlere müdahale bakimindan ölçülü olmasi gerektigine hükmetmistir.

22/07/2020 tarihinde yayimlanan karar, yayimlandigi gün doktrinde de ilgi uyandirmistir. Danistay Eski Üyesi Prof. Dr. Ali D. ULUSOY, Anayasa Mahkemesinin yaklasiminin dogru buldugunu belirterek Anayasa Mahkemesinin dava sürelerinin yorumlanmasinda idari yarginin alanina müdahale etmek istemedigine vurgu yapmasini önemli buldugunu söylemistir. Danistay Eski Bassavcisi Turgut CANDAN ise mahkemeye erisim hakkinin ihlali degil de gerekçeli karar hakkinin ihlali oldugunu düsündügünü belirtmistir.

Karar metnine   https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2017/39987 adresinden ulasabilirsiniz.

Originally published 23 July 2020.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.