Satış sözleşmeleri satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmelerdir. Satış sözleşmelerinde satılan mal satış anında devredilebileceği gibi belli bir süre sonrasında da devredilebilir.

Satış anı ile mülkiyetin devri arasında geçen sürede satılan mal değer kazanabileceği gibi beklenmedik olaylarla ve/veya satıcıya yüklenemeyecek sebeplerle zarar da görebilir. Böyle bir durumda zarara kimin katlanacağı veya yarardan kimin faydalanacağı konusu belirlemelidir. Bu nedenle Türk Borçlar Kanunu ("Kanun") madde 208'de düzenlenen satış sözleşmelerinde hasar ve yararın geçiş anı önem arz etmektedir.

Hasar ve Yarar Kavramı

Hasar, satış sözleşmesinin kurulması ile taşınırlarda zilyetliğin devri taşınmazlarda tescil arasındaki zamanda satılanın beklenilmeyen ve satıcı ile alıcıya veyahut yardımcılarına yüklenmiş bir olay yüzünden kısmen veya tamamen yok olmasıdır.1 Bir şeyin kötüleşmesi, bozulması, yok olması riski hasar kavramının niteliği gereği o şeyin malikine aittir.

Türk Borçlar Kanunu nezdinde yarar, sözleşmenin kurulması ile taşınırlarda zilyetliğin devri taşınmazlarda tescil arasındaki zamanda satılanda kendiliğinden meydana gelen artışı ifade etmektedir.2 Bu değer artışı bir bahçenin ürün vermesi, bir taşınmazın değer kazanması veya satılan maldan elde edilen faiz, kira parası vs. gibi durumlarda ortaya çıkabilir.

Hasar ve Yararın Geçişi

Hasar ve yararın hangi aşamada satıcıdan alıcıya geçtiği Türk Borçlar Kanunu'nun 208. maddesinde düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre, Kanundan, durumun gereğinden veya sözleşmede öngörülen özel koşullardan doğan ayrık hâller dışında, satılanın yarar ve hasarı; taşınır satışlarında zilyetliğin devri, taşınmaz satışlarında ise tescil anına kadar satıcıya aittir. Kanun bu kapsamda hasar ve yararın geçişini mülkiyet ile ilişkilendirmiş ve satılan şeyin mülkiyetinin devrine kadar hasar ve yararın satıcıya ait olduğunu düzenlemiştir.

Kanun'un 208. maddesi uyarınca hasar ve yararın satıcıya ait olması için aşağıda açıklanacak şartların mevcut olması gerekmektedir:

Satıcı ile Alıcı Arasında Geçerli Olarak Kurulmuş Bir Satış Sözleşmesi Bulunması Gerekir

Türk Borçlar Kanunu nezdinde irade sakatlığı, aşırı yararlanma, muvazaa, şekil noksanlığı, ehliyetsizlik gibi sebeplerle satış sözleşmeleri geçersiz olabilmektedir. Satıcı ile alıcı arasında Türk Borçlar Kanunu kapsamında geçerli olarak kurulmuş bir satış sözleşmesi olmadan hasar ve yararın geçişinden de bahsedilemeyecektir. Nitekim taraflar arasında geçersiz bir satış sözleşmesi bulunmaktaysa ne bedel ödeme borcu ne de mülkiyetin, zilyetliğin geçişi borcu doğacaktır. Zilyetlik veya mülkiyetin geçişi söz konusu olmadan da hasar ve yararın geçişinden bahsedilemeyecektir.

Taşınırlarda Zilyetliğin Devri, Taşınmazlarda Tescilin Henüz Yapılmamış Olması Gerekir

Türk Borçlar Kanunu'nda hasar ve yararın geçişinin mülkiyetin geçişi ile ilişkilendirildiği aşikardır. Zira Türk Medeni Kanunu'nun 763. maddesine göre taşınır mülkiyetinin devri zilyetliğin yani o eşya üzerindeki fiili hakimiyetin devri ile mümkün olabilmekteyken taşınmaz mülkiyetinin devri sicile tescil ile mümkün olabilmektedir. Zilyetliğin devri ve/veya tescil gerçekleşmeden satılan şey hala satıcının mülkiyetinde olacağından ve kendi mülkiyetinde olan şeye herhangi bir hasar gelmesi halinde satıcı hasara kendisi katlanacaktır.

Belirtmek gerekir ki, henüz mülkiyetin geçişi olmadan meydana gelen hasardan dolayı satılan şeyin teslimi imkansız hale gelmişse satıcı alıcıdan satış bedelini isteyemeyeceği gibi, alıcı da satılanın teslimini talep edemeyecektir. Dolayısıyla edimin meydana gelmemesinden doğan maddi hasar alıcıya ait olmuş olacaktır.

Hasarın/Yararın Taraflara Yükletilemeyen Bir Olay Sonucu Meydana Gelmiş Olması Gerekir

Hasar veya yararın satıcıya yükletilebilmesi için hasarı veya yararı meydana getiren olayın beklenmedik, taraflara yükletilemeyen bir olay olması gerekmektedir. Beklenmedik olay dar değil geniş yorumlanmalıdır. Örneğin mücbir sebep kapsamına giren savaş, ayaklanma, grev, deprem, sel, yangın gibi haller sonucu satılan şeyin zarar görmesi sebebiyle değerinin düşmesi veya üçüncü kişilerin fiillerinden kaynaklanan hasarlar bu kapsama girecektir. Aynı zamanda ifa imkansızlığı sebebiyle satılan şeyin değeri düşmüşse, malın kısmen veya tamamen yok olması, kaybolması veya fiziki özelliklerinin değişmesi söz konusuysa bu da beklenmedik olay kapsamında değerlendirilmelidir.

Önemle belirtmek gerekir ki satıcı ve/veya yardımcıları kusurlu bir davranışla hasara (imkansızlığa) sebep olmuşsa Türk Borçlar Kanunu madde 208 uygulanmayacaktır. Satıcı borcun hiç ya da gereği gibi ifa edilememesi kapsamında Türk Borçlar Kanunu madde 112 uyarınca sorumlu olacaktır. Bunun sonucunda alıcı satış bedelini ödeme sorumluluğundan kurtulacağı gibi, uğramış olduğu zararın tazminini de talep edebilecektir. Belirtilen hal dışında satıcının borçlu temerrüdüne düşmesi halinde de hasar alıcıya geçmeyecektir, satıcı katlanacaktır. Hasarın alıcının kusuruyla meydana gelmesi halinde ise hasara alıcı katlanacaktır.

İstisnai Hususlar

Satış sözleşmelerinde hasar ve yararın geçişi konusunda her ne kadar Türk Borçlar Kanunu madde 208 uygulama alanı bulsa da ilgili hüküm emredici değil düzenleyici olduğundan taraflar sözleşme ile aksini kararlaştırabileceklerdir. Taraflar sözleşmede satılan şeyin hasar ve yararının sözleşmenin kurulduğu andan itibaren alıcıya geçeceğini kararlaştırabileceği gibi satıcıdan alıcıya hasarın geçişini zilyetliğin devri ve/veya tescil ile değil başka bir olayla da bağdaştırabilirler.

Belirtmek gerekir ki, uluslararası satışlarda taşımacılığın nasıl olacağı ve hasarın ne zaman satıcıdan alıcıya geçeceği ile ilgili Uluslararası Ticaret Odası'nın düzenlemiş olduğu ve uygulama alanı bulan kurallar Incoterms'de yer almaktadır. Bu kapsamda belirtilen hallerde hasar ve yararın geçişinde Kanun'dan farklı bir prosedür uygulama alanı bulabilecektir.

Footnotes

1. Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Fikret Eren, syf. 48, N. 137

2. Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Fikret Eren, syf. 48, N. 136

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.